Mehmet Nuri PARMAKSIZ
Şair - Yazar - İLESAM Genel Başkanı
1
2
Start
Stop
ANA SAYFA
HAKKIMDA
ÖZGEÇMİŞ
BIOGRAPHY
ESERLERİ
KİTAPLAR
Dinle Kuşların Sesini
Türk Birliğinin Mümkün Yolları
Karanlıkta Bir Işık (A Light in the Darkness)
Şiir-Kültür ve Edebiyata Dâir Denemeler
Süveyda'ya Mektuplar
Kelebek Ömrü
Mahşerin Esrarı
Mahşerin Galibi
Sükûtun Kalbinde
Aşkın Kıyametinde...
Hasretin Narında...
Bencileyin Sözler
Bencileyin Sözler II
Türk Edebiyatında Ağıt Yakma Geleneği
Mahşere Dek
Hasretin Gizi
Hasret, Aşk ve Sükût
Güzide Taranoğlu'nun Yayımlanmamış Mektupları
Gülpınar Dergisi (İnceleme-İndeks)
Eşqde Mecnun Ağlı
Türkiye'de ve Dünyada Telif Hakları
Mogan Şiir Akşamları 2008
Mogan Şiir Akşamları
Anne Konulu Şiirlerden Şeçmeler
ETKİNLİKLER
E-KARTLAR
MEDYA
RESİM GALERİSİ
VİDEO GALERİSİ
İLETİŞİM
Ergun Göze: Bâbıâli’daki kavga para sahasındadır-Mehmet Nuri Yardım
/
BİRİKİM AĞACI
Ergun Göze: Bâbıâli’daki kavga para sahasındadır
Mehmet Nuri Yardım
Bâbıâli’nin kıdemli ve kıymetli fıkra muharriri, yazarımız Ergun Göze’nin hâtıraları “Yaşasın Hâtıralar” adıyla yayımlandı. Yazarın, Bâbıâlî'de geçen 50 senesini kaleme aldığı bu hâtıra kitabında yakın dönem siyâset, basın ve sanat dünyâmıza âit bir çok önemli isim ve olay hakkında çarpıcı bilgiler, yazarın kendine has üslubuyla ve tecrübeleri ışığında anlatılıyor. Mütefekkir Sâmiha Ayverdi onun için şöyle demektedir: “Ergun Göze demek; ne mutlu ona ki vatan ve îman için sînesini siper etmeği ibâdet sayacak cesur dost demek.”
Yaşasın Hâtıralar bir roman tadında okunuyor. Yakın dönem Türk düşünce, siyaset ve basın dünyasının tanınmış isimleri hakkında mühip tespitler, derin tahlilleriniz ve isabetli hükümler var. Bir bakıma son yarım asırlık Türkiye tarihinin bazen tebessüm ettiren, bazen de hüzünlendiren hikâyesi… Yazarımız Ergun Göze Beyefendiyle “Yaşasın Hâtıralar”ı konuştuk:
YARDIM: “Yaşasın Hâtıralar” isimli eseriniz neşredildi. Bu eser bir bakıma Türkiye’nin âdeta son yarım yüzyılının muhasalası, muhasebesi, tarihçesi… Biraz da Bâbıâli’nin renkli bir hikâyesi… Bâbıâli’yi târif ve tavsif etmenizi istersek kısaca neler söylemek istersiniz?
GÖZE: Bâbıâli coğrafi mekân olarak değişti. Daha doğrusu göç etti. Hatta artık kalmadı. Fikir ve aksiyon alanında ise daha çok değişti. Teknolojik, ekonomik ve ahlakî bakımdan meydana gelen fark ise birbirine paralel. Düz baskı makinesinden altı rengi basan rotatjf ve mekanik daktilo ile bilgisayar ve internet arasında ne kadar büyük fark varsa, moral bakımından da o kadar büyük fark var. Babıadi diye küçümsediğimiz eski Bâbıâli’de bile bir fikir humması, sanat heyecanı vardı, şimdi ise para humması, seks ve ticaret ihtirası var. Üstelik tarife gelmeyecek kadar.
YARDIM: Basınımız bir türlü belini doğrultamıyor. Ben yaklaşık 30 yıldır bu meslekte çalışıyorum. Muhtelif gazetelerde bulundum. Hepsinde de ciddi sıkıntılar vardı, halen de var. Siz çok tecrübeli, kıdemli bir fıkra muharririsiniz. Bâbıâli’nin temel hastalığı nedir, şifa bulabilmesi için neler yapılmalıdır?
GÖZE: Yukarda çizdiğim manzara, uçuruma yuvarlanan ve yuvarlanırken gördüğü gökyüzünü ters bir idrakle yükseldiği yer zanneden “Galat-ı rüyet”le malul bir varlığın encamıdır. Temel hastalığın bulaştırıcısı da, geliştiricisi de Bâbıâli’dir. En şiddetle yaşayanı da. Bâbıâli’nin hastalığı, toplumun tümünün hastalığıdır. Ne var ki Babıali bu hastalığın en şiddetli safhasında bulunurken doktoru olduğu iddiasındadır.
YARDIM: Bâbıâli’nin fikir kavgaları meşhur. Hatta bunlardan bazılarında sizler de bulundunuz. Meşhur İstanbul Barosu mücadeleniz ile Barış Derneği davanız en çok bilinenler. Bugün de basında ciddî kavgalar olmasa bile yer yer atışmalar görülüyor. Dünkü ve bugünkü kalem kavgalarını zihniyet ve seviye bakımından mukayese ettiğinizde ne gibi farklar göze çarpıyor?
GÖZE: Bir kavganın haysiyeti ve yüceliği, hangi sahada ve ne için verildiğine bakar. Fikir sahasında mı, sanat sahasında mı? Ahlak sahasında mı? Eski Babıali’de hiç olmazsa bunların adı sanı vardı. Şimdi kavga sadece para sahasındadır. Okuyucu ölmüştür yerini müşteri ve seyirci almıştır. Eskiden de seks unsuru vardı ama, hayatın tek ideali haline getirildi. Sütunlar ve ekranlar, yemek, içmek ve seks ve sonra bunların yorgunluğunu çıkartmak üzere magazin dedikodusu ile dolu. Kadın erkek, yazarlarımız da en çok bu konulara hevesli ve tutkun.
YARDIM: Siz Tercüman’la özdeşmiş bir isimsiniz. Hâlâ “Tercüman’ın yazarı Ergun Göze” diye adınız zikredilir. Hâtıralarınızda eski Tercüman’a (şimdiki veya yakın geçmişteki gazeteyi kastetmiyorum) haklı bir çok tenkitler getiriyorsunuz. Bütün eksikliklerine, yanlışlıklarına rağmen Tercüman’ın hem o zaman hem de bugün için bir seviye olduğunu düşünüyorum. Kitleleri peşinden sürükleyen, kamuoyu oluşturan, siyasîlere yol gösteren, okuyucuya ufuk açan, kültürel meselelerde hassasiyeti olan bir gazete… Ne dersiniz?
GÖZE: Haklısınız derim. Çünkü Tercüman'ın okuyucusu vardı, müşterisi değil. Bakın Tercüman bir defa aylarca süren bir münakaşadan sonra fiyat artırımı yaptı. Tiraj düşmesini göze almıştı. Fiyat artırımından sonra yapılan incelemeler tercümanın yüz bin tiraj kaybettiğini gösterdi. Ayrıca şunu da gösterdi. Bu tiraj kaybı, Şişli, Nişantaşı, Beyoğlu gibi zengin muhitlerde olmuştu, Taşlıtarla, Zeytinburnu, Anadolu kasabalarında değil. Nitekim bir aya varmadan da tirajını geri aldı. Yani, tercümanla okuyucuları arasında “Para”yı ikinci dereceye düşüren bir gönül bağı vardı. Onun için yol göstericiydi, kültürel meselelerde ve politikada yönlendiriciydi. Patron ve ailesinin paraya odaklanması sonunda Tercüman- Okuyucu gönül bağını paslandırdı. Tercüman bu paraya tapma devrine karşı koyabilecek tek güçtü Bâbıâli’de. Aksine o da bu akıma yenildi. Ben o zaman Tercüman sütunlarında bu tehlikeyi kerrat ile belirtmiştim. “Sol milli ihanetle, sağ da mali ihanetle maluldür” diye yazmıştım. Bu gün sağın bazı bölümleri de mali ihanetlerine ilaveten, milli ihanete kaymışlar ve solun milli ihanet içindeki bazı tipleri de bu sefer bu mali ihanete ortak olmuşlardır. Yara bu kadar açıkta kanamaktadır.
YARDIM: Sizin bir de çeşitli kültür sanat adamlarıyla, edebiyatçılarla dostluklarınız, yakınlıklarınız olmuştur. Onları da acaba ikinci cildini yazdığınızı öğrendiğimiz hâtıralarınızda mı anlatacaksınız?
GÖZE: İnşallah.
YARDIM: Eserde Tercüman’ın en önemli kültür hizmetlerinden birisi olan 1001 Temel Eser’den bahsediyorsunuz. Gazetenin mühim bir irfan hizmeti de “Yaşayan Türkçemiz” kampanyası idi. Dilimizin zenginliğinin muhafazası için gösterilen bu gayret nasıl başladı? Hangi ilim adamları ve yazarları Türkçe için makaleler yazdı?
GÖZE: Temiz Türkçe, yani uydurukçaya rağbet etmeyen lisan gazetenin aşağı yukarı bütün köşe yazarlarının hedefi idi. Bu noktada, Nazlı Ilıcak da beraberdi. Nitekim, Bulvar’da da bu müsbet unsuru bir teselli ikramiyesi olarak devam ettirdi. Bu konuda, gazetenin Fikir Meydanı sayfasında yazanların hemen hepsi başta Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, Mertol Tulum, Necmettin Hacıeminoğlu ve diğerleri büyük gayret gösterdiler.
YARDIM: Hâtıralarınızda 1980’li yıllarda başında bulunduğunuz Büyük İslâm Ansiklopedisi’nden bahsediyorsunuz, ama muhtasar bir şekilde. Bu ansiklopediye kimler gelirdi, hangi ilim ve fikir adamları madde yazıyordu. Bugün neredeyse 30 cildi bulan ansiklopedinin temeli o zaman atıldı. Ansiklopedi, düşündüğünüz hedefe varabildi mi?
GÖZE: Hatıralarımda bu konuda yazdıklarımı muhtasar buluyorsunuz ama, dikkatle okunursa hemen her şey söylenmiştir. Ama asıl konu benim anladığım ansiklopedi ile, akademisyenlerin anladıkları arasında fark olmasıdır… Ben, oryantalizme cevap olacak bir ansiklopedi düşünmüştüm, Çünkü, daha önce Leyden’de basılmış bir İslâm Ansiklopedisi ve onun Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yaptırılmış tercümesi var. Ama onlar bilgi yığmaktan ibaret daha kolay bir şekil seçtiler. Bu da bir himmet bir eserdir. Hatta şimdi bundan sonra benim istediğim tarzda üç dört ciltlik bir “İslâm Tefekkür Ansiklopedisi” yazılabilir ama o, o perspektifi ve o “tansiyonu” bulmak ve seviyeyi korumak şartıyla…
BİYOGRAFİ
1931 yılında Sivas'ta doğdu. İlk ve orta tahsilini Sivas'ta yaptıktan sonra Çorum Lisesi'nden mezun oldu (1950). İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1957'de bitirdikten sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Babıali Yayınevi'ni kurdu. Daha sonra serbest avukatlık yapmaya başladı.
Basın hayatına Mümtaz Turhan'ın neşrettiği Ölçü mecmuasıyla girdi. Daha sonra kitap haline getirilen Meşhurların Son Sözleri Son Havadis gazetesinde yayınlandı (1961). Fıkra yazarlığına Babıali'de Sabah gazetesinde başlayıp (1965), Tercüman'da devam etti (1969). On seneye yakın yazı yazdığı bu gazetede milliyetçi bir kalem olarak çeşitli meslek odaları ve derneklerle yaptığı mücadelelerle sivrildi. Daha sonra Tercüman gazetesindeki istikamet değişikliği üzerine burdan ayrılarak 1988 yılında Türkiye gazetesinde fıkra yazarlığına başladı ve iki sene devam etti. Daha sonra TGRT'de haber yorumculuğu yaptı. Halen Boğaziçi Yayınları’nın editörlüğünü yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır. Fransızca bilmektedir.
ESERLERİ
Meşhurların Son Sözleri, Anadolu Sahabeleri, Peyami Safa-Nâzım Hikmet Kavgası, Köşebaşı, Peyami Safa'dan Seçmeler (F. K. Timurtaş ile beraber), Mukayeseli İslâm Tarihi Kronolojisi, Dirilen Çöl, Soruşturma, Çar Tabancası (piyes), Üçüzler (piyes), İçimizden Otuz Kişi, Üniversiet Dosyası (Profesörler Geçiyor), Dısişleri Kavgası, Ecevit Çıkmazı, Bulunmuş Defterden Cuma Düşünceleri, Seçmeler, Üniversite Niçin Çöktü, İslâmiyet ve Teknoloji, Freud ve Freudizmin İçyüzü, Üç Büyük Muzdarip, Rusya'da Üç Esaret Yılı, Gözümle ve Gönlümle Tanıdıklarım, Peygamberimiz ve Dört Halifesi, ıslam'a Selam, Peyami Safa, Ergun Göze-Aziz Nesin Kavgası, Theodor Harzl'in Hatıraları ve Sultan Abdülhamit, Besmele Bahçesi, Kuğunun Son Ötüşü (Çanakkale Destanı), Rusya'da Üç Esaret Yılı - Bir Türk Subayının Hatıraları Ahmet Göze, Ergun Göze.
Tercümeleri:
Malik Binnebi'den: İslâm Davası, Kur'anı Kerim Mucizesi, İslâm ve Demokrasi, Cezayir'de İslâm'ın Yeniden Doğuşu, Asrın Şahidinin Hatıraları; Vincent Monteil'den: İsrail'in Gizli Dosyası Terörizm.
9.12.2007
Okunma Sayısı :
2081
30 Temmuz 2016