İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ 

        
 "Şiir Şair Sosyoloji"

2 Kasım 2019 Cumartesi, Saat:14.00 

İLESAM Genel Merkezi Salonu

 








Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerine devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin Cumartesi toplantılarından biri daha 2 Kasım 2019 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız'ın yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan program, Prof. Dr. İsmail Doğan'ın "Şiir Şair Sosyoloji" konusunu anlatması ile devam etti.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakkabılar ve iç mekan


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, iç mekan

Sayın Prof. Dr. İsmail Doğan'a  konuşma metnini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyor ve metni sizlere aynen aktarıyoruz

ŞİİR ŞAİR SOSYOLOJİ

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi, Eğitim Sosyologu Prof. Dr. İsmail Doğan konuşmasına son dönemdeki çalışmalarına 
dikkat çekerek başladı. Bunlardan Göç Ve Kültür adıyla yayımlanan kitabında Türk Kültüründeki göç olgusunun tarihsel ve sosyolojik tecrübesinin son yıllardaki göç olaylarıyla bağlam ve sonuçlarını ele alındığını öğreniyoruz. Şiir Şair Sosyoloji adıyla yayımlanan son kitap ise bu konferansın konusunu teşkil etmiştir.
 

Profesör Doğan, konuşmasına konferans tezi olarak şu hususları öne çıkarmıştır: 

Şiirin damarı uçlar değil bizatihi hayatın kendisidir. Tarih, coğrafya ve tabiat bu hayatı üreten iki ana kaynaktır. Sosyoloji ise hayatı koruyan, kollayan ve sürdürendir. Çünkü şiir güzel sanatlar içinde en milli olanıdır. Çünkü şair milli dilin yapıcısı ve yaratıcısıdır 

Bu temel tez etrafında konferans Türkiye’de şiirin dünyadaki benzer ve karşıt örnekleriyle birlikte toplumdaki yerini sosyolojik tahlili ekseninde devam etmiştir. 

Konuşmacı “Türkiye şairi bol bir memlekettir” şeklinde genel bir kanaat üzerinden şöyle bir değerlendirme yapmıştır:

“Bu kanatın masum tarafında bu ülkede, herkesin şiir yazdığı, şiir ürettiği, şiir dinlediği, şiirden ve şairden yana oluşan geniş ve zengin bir kültürel çevrenin varlığına dikkat çekilir. Böyle bir önermenin gerçek payı vardır. Destan ve masalların, hikmet ve özdeyişlerin toplumsal hafıza ve zihinsel dolaşımda önemli yer tuttuğu bir kültürün şiir üzerinden kendini ifadeye yakın ve yatkın bireylere sahip olması son derece doğaldır.

Bu kanaatın masum olmayan tarafında bir nüktedanın kendi kategorisi üzerinden öne çıkardığı bir ironi bulunur. Bu kategori mensupları, şiirin düzyazı ve deneme karşısındaki derece ve değer farkından hareket ederler. Buna göre şiir işin kolay olan tarafıdır. Bunalım ve buhranın; sevinç ve hüzünlerin, keder ve acıların, karamsarlık ve umutsuzlukların merkezinde duygusal dalgalanmalar yaşamak öfke ve isyan içinde olmak kaçınılmaz bir ruh halidir. Şiir bir paradoks olarak bu kaçınılmaz ahval içinde olan kişiye kolay bir kaçış alanı sunmaktadır. Parasızlık, düş kırıklığı ve çaresizliğin yol açtığı kişisel sorunlar, buhran ve gerginlikler şiire yüklenir. O yüzden şiir sevgiliden yüz bulamayanların, her denemede kanatları düşüren iş ve gelecek arayışlarının, yalnızlıkların üzerine kâbus gibi çöken kasvet ve karamsarlıkların çekim alanına dönüşür. Bu bağlamda şiir yaşamın sınırlıklarına bir eleştiri, dayatılan koşullara bir tepki dili olarak ortaya çıkar. Söylemin önündeki kişisel ve toplumsal sınırlıklar şiir vasıtasıyla ve görece bir şiir formatı üzerinden “kendi kendine söylenme” şeklini alır. Kendini ifade noktasında “sözle anlatım”ın özgün dil ve kabiliyetine nüfuz edemeyenler “sözde anlatım”ın şiir dilini bulmakta gecikmezler. Şiirle ilenmek, şiirle öfkelenmek, şiirle protesto etmek böyle bir tercihte şiir kalıplarına abartılı hikmetler yerleştirme girişiminden öte gidemez. Sosyal medyanın da kendinden menkul hikmet sahiplerini üreten ve besleyen işte böyle bir kaynaktır.

Mahrumiyet, yoksunluk ve yoksullukları; umutsuzluk ve karamsarlıkları, hüzün ve acıları, düş kırıklığı ve imkânsızlıkları şiirin kaynağı kabul eden yaklaşıma göre her şeyin yolunda gittiği bir yaşamda şiirin kendisi için uygun zemin bulması oldukça zordur. Gelişmiş ülkelerde artık büyük ozanların çıkmayışına dikkat çekenler böyle bir sonuç ile toplumsal yaşamdaki görece denge ve uyuma dikkat çekerler. Bu durum, refah düzeyi yüksek toplumlarda ayrıca bir şiir dili üretilmemesinin gerekçesi olarak da gösterilir. Buna karşılık acıların, hüzün ve kederlerin, baskı ve zulümlerin dünyasında şiir taraftar ve hevesli bulmakta zorluk çekmez.

ŞİİRİN HAREKET ALANI UÇLAR DEĞİDİR, HAYATI MERKEZDİR

Şiir dilinin insan ve toplum için her şey yolunda giderken zemin kaybettiğine dair görüşler aslında hayatın mutlulukla mutsuzluk; umutsuzlukla karamsarlık arasında iki uçta sabitleme gibi fantastik bir eğilimin sonucudur.

Oysa hayat bu türden bir geometrik düzleme indirgenemeyecek kadar karmaşık ve gizemlidir. Çünkü hayatı üreten, yaşayan, anlam katan ve sürdüren olarak insan, tabiatı icabı kendisine biçilen böylesi bir tanım denemesine sığmayacak kadar kompleks ve gizemli bir yapıya sahiptir. Bu itibarla insan hüzünlenen, ağıt yakan, sevinen, isyan eden, başkaldıran, itaat eden, ilenen, zulmeden, merhamet eden, şefkat gösteren, düşünen, hüzünlenen, hayal kuran bir varlıktır.

Konuşmacı şiir ve sanat için kültürümüz ve coğrafyamızın benzersiz bir ülke olduğunu ancak bu potansiyelin dünyaya aktarılmasında yaşanan sınırlıklara 
dikkat çekmiştir.

Buna göre ülke tabiatı ve coğrafyası tarih ve mitoloji ile beslenen bir memlekettir. O nedenle sanat için, edebiyat için ve şiir için her şey var… Fransız gezgin Adalbert De Beaumont’ın Uludağ üzerinden yaptığı belirleme bu bağlamda şöyle bir hayıflanmayı da beraberinde getirir:

‘…heyhat çok ender olarak bunu dünya diline, kalabalıkları erişimine ulaştırabilirler…’ 

Sosyolojik süreç ve kaynakların dünya diline aktarılması konusunda Şilili şair Pablo Neruda, Türk şiirinde de Yahya Kemal, Necip Fazıl ve İsmet Özel örnekleri üzerinde durulmuştur. 

Prof. Dr. İsmail Doğan şiir ve şair hakkındaki kendi düşüncelerini ise şu cümlelerle özetlemiştir:

Benim için şiir masumiyet ve çocukluktur. Masumiyetin gizemli ve zengin ruhundan beslenerek, kelebek kanatlarından çocukluğa zerk edilen imgeler, heyecanlar, sevinç ve hüzünlerdir.  İnsan bu ruhun çocuğudur; şiir ise bu ruhun dünyaya açılan penceresidir. İnsana düşen bu pencereyi açmak ve aralamak; imgeleri sözcüklere, sözcükleri ise yaşama katmaktır. Şiirin insandan ve insan ruhundan istediği budur; bu kaynağın farkında olan şiir insan ruhundan sürekli bir şeyler talep eder. Şair bu çağrıya kulak verenlerin başında gelir.


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor ve iç mekan

Sayın Prof. Dr. İsmail Doğan'a katılımlarından dolayı İLESAM Yönetim Kurulu Üyesi Durak Turan Düz tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar ve takım elbise

Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan şiir dinletisi Durak Turan Düz tarafından gerçekleştirildi.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta ve takım elbise

Hanifi Işık, İsmet Bora Binatlı, Murat Haydaroğlu, Muzaffer Yurdakul, Ozan Elifçe, Ali Haydar Çetin, Nazlı Nesibe Kılıçoğlu, Ali Kemal Parıldar, İbrahim Bekler, Berke Cansever, Eylül Aydın, Emine Aslandoğdu, Halil Yazanel, Feyyaz Özer, Aşık Selahattin Dündar, Hüseyin Ünlü, Av. Mustafa Vahdet Sürücü, Hatice Şahin, Dudahi, Tuncer Ulusoy, Sadık Kılıç, Durak Turan Düz, Ali Kahraman, Seyfettin Çoban, Sadık Kıyak ve Saim Yaylagül'de etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

Fotoğraf açıklaması yok.

TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ
İLESAM GENEL MERKEZİ

Adres: İzmir 1. Cadde No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA 

Tel: 0312 419 49 38  / Fax: 0312 419 49 39

Web:  www.ilesam.org.tr

E- Posta : ilesam@ilesam.org.tr



 Okunma Sayısı : 491         06 Kasım 2019